İNSANIN ASLİ VAZİFESİ BİRLİĞE ERMEKTİR

İNSANIN ASLİ VAZİFESİ BİRLİĞE ERMEKTİR

İNSANIN ASLİ VAZİFESİ BİRLİĞE ERMEKTİR

Olgunlaşma sürecinin doruk noktasında yer alan bir varlık olarak insan, mikrodan makroya varlığın ve oluşun her şeyi ve her boyutuyla aynı anda alaka halindedir.
Kuran, tevhidi yani Yaratıcı'nın hayatın,varlığın,insanlığın realitenin,ilimlerin birliğini esas almakta ve insanı bu birliğin şuuruna ermesi gereken bir varlık olarak Yaratıcı'nın bir halifesi sıfatıyla oluşa aktif bir benlik olarak katılmaya çağırmaktadır
Şehâdet âleminde (oluş ve bozuluş aleminde) yaşayan  İnsan, duyularıyla net olarak anlaşılır. Hayat denilen hayy oluş ise genel olmasına rağmen, cansız sanılan cisimlerde bâtın, bitkilerde sınırlı zâhir, hayvanlarda âşikâr zâhir ve insanlarda mükemmel zâhirdir. Her sûret, sîretinin gereğini gösterir. "Kûn fe yekûn!" emri  fiilen icrâ' ve tecellî kılınır. Oluş hızı; insan aklınca izlenemeyen bir hızla,  her var oluşu bir yok oluş ve onu da hemen peşinden başka bir var oluş ve yine yok oluş zinciri nefes nefes takibeder ve takdir içinde yürür gider. İşte bu var oluş ve yok oluştan dolayı bu âlem (cisimler ve canlar) araz (varlık,nicelik ve niteliklerini kendi kendine vücûda getiremeyip sistemin Sahibine muhtaç ve mecbûr olan) dır.
Mevcûdat ve mahlûkat âleminde her an değişim, başkalaşım ve yeniden oluşum esas olup hiçbir şey iki zamanda aynen kalamaz. Bu öylesine muhteşem bir Azametullah ve Kudretullah gösterisidir ki insan için en küçük zaman birimi olan yarım nefeste sonsuz şe'en (oluşum), esmâ zıdlığından dolayı, dokuma tezgâhı gibi şakırdar durur...

Yunus Emre’nin bir nefesi  bu An be An olan değişimi çok güzel anlatır…


Hak bir gönül verdi bana, ha! demeden hayran olur
Bir dem gelir şadan olur, bir dem gelir giryan olur

Bir dem sanasın kış gibi, şol zemheri olmuş gibi
Bir dem beşaretten doğar, hoş bağ ile bostan olur

Bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez
Bir dem dilinden dür döker, dertlilere derman olur

Bir dem div olur ya peri, viraneler olur yeri
Bir dem uçar Belkıs ile, sultan-ı ins ü can olur

Bir dem varır mescidlere, yüz sürer anda yerlere
Bir dem varır deyre girer, İncil okur ruhban olur

Bir dem gelir İsa gibi, ölmüşleri diri kılur
Bir dem girer kibr evine, Fir'avn ile Haman olur

Bir dem döner Cebraile, rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelir gümrah olur, miskin Yunus hayran olur

El Muhyî, El Mûcid, El Hâlik (celle celâluhu) v.d. esmâların zuhûru "var ol! (kûn)" emriyle mazharlarını var kılarken, El Mü'mit, El Mudill, El Kahhar (celle celâluhu) v.d. esmâları da kendi mazharlarının "yok ol!" masını gerektirir. EL HÂDÎ (cc)'ye mazhar olan nefse hidâyet ederken EL MUDİLL (cc)'ye mazhar olan nefsi saptırır. EL NÂFÎ' (cc) menfâat verirken EL DARR (cc) zarar verir... Birlikte ise alınıp verilen nefesin hayat olması gibi  yeni nesli doğurur. İkili sistemdeki ikilikten tekliğe (tevhide) geçiş bu sebeple insanın imtihanının ta kendisidir..
 Nisa 78.ayet, " Nerede olursanız olun, hatta yapısı sağlam binalarda olsanız da ölüm sizde gerçekleşecektir. Eğer ölüm; iyi bir halde iken onlara isabet etse, bu Allah’tan derler ve eğer ölüm; kötü bir halde iken onlara isabet etse, bu senin yüzünden oldu derler. De ki: Gerçekleşen ölümlerin tümü Allah’a aittir. Artık onlar niçin söylenen hakikatlerin sözlerini anlamak için gayret göstermiyorlar.”
Araf 168.ayet "Biz onları hasenelerle (kötülüklerle) de seyyielerle (iyiliklerle) de imtihan etmişizdir ki, dönüp varacakları hedefe varabilsinler"  

Saffat 96.ayet "Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır."

Ayetler ışığında demek ki içinde bulunduğumuz en önemli imtihan, her an iyilikleri ve kötülükleri Allah'ın yarattığı düşüncesiyle, birlik (tevhid) şuuruna ermektir.

Birlik Dirlik Muhabbetle kalın Efendim…