Sonbahar ve Yazar

Sonbahar ve Yazar

Sonbahar ve Yazar

    Yalnız bir iklimdir, solgun rengiyle sonbahar. Yeri geldiğinde sadece kendine özgü özellikleriyle ön plana çıkmayı başarabilir; yani üzerinde barındırdığı bazı özellikler başka mevsimlerde pek de görülmez. Dün aydınlık olan yeryüzü sonbaharda bir anda karanlığa verir kendisini. Gözümüz nereye bakarsa sanki etraf solgun ve bitkin bir haldedir.

    Bir yazar çevresinde gördüğü en ufak bir nesneyi bile konu edinebilirken sonbaharın solgun görünümü de elbette konuları arasında olacaktır. Aslında bu solgunluk en çok da yazarın işine yaramaktadır. Çünkü en fazla dikkat çeken öğeler bugünlerde gösterir kendisini. Mesela, yeşillikleriyle capcanlı bir görünüme sahip olan ağaçlar bugünlerde sararmış ve solgun halde görünmeye başlar. Artık yapraklarından ayrılma zamanıdır ağaçların. Zira eylül bu illa ki yapraklar dökülecek. Yaprakların dökülmesi ise hayra vesiledir aslında; bahar gelince daha iyi anlarız bunu. İşte bu durum en güzel temadır yazar için. Bunu görmesi dişe dokunur kelimeleri kılı kırk yararcasına seçmek içinde bir fırsattır zaten. 

    Ortada bir durum var ki; yazar dara gelmeyip iki ayağını bir pabuca sokmamalıdır. Sonbahar geldiğinde onu en güzel biçimde yaşamalı ve sindire sindire işlemelidir yapıtlarına. Aksi takdirde deyimi yerindeyse bir çuval inciri berbat etmekten başka hiçbir şey yapamaz. Tüm emeklerini çöpe atmaktan başka bir şey yapamaz sindirmeden alırsa sonbaharı.

    Hüznün tüm soluklarını içerisinde barındıran sonbahar işte bunlar gibi birçok etken ile çıkar yazarın karşısına. Şimdi yazarın tek yapması gereken kendisine serilen bu sonbaharı en güzel şekilde seçip, titiz bir çalışmayla onları kullanmak olacaktır.